top of page
Featured Posts

SİS

  • Tevfik Fikret
  • 22 Nis 2015
  • 2 dakikada okunur

Sarmıs ufuklarını senin gene inatçı bir duman,

beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan

agırlıgının altında hersey silinmis gibi,

bütün tablolar tozlu bir yogunlukla örtülü;

tozlu ve heybetli bir yogunluk ki, bakanlar

onun derinligine iyice sokulamaz, korkar!

Ama bu derin karanlık örtü sana çok layık;

layık bu örtünüş sana, ey zulümler sahası!

Ey zulümler sahası... Evet, ey parlak alan,

ey facialarla donanan ısıklı ve ihtisamlı saha!

Ey parlaklıgın ve ihtisamın besigi ve mezarı olan,

Dogu'nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi!

Ey kanlı sevismeleri titremeden, tiksinmeden

sefahate susamıs bagrında yasatan.

Ey Marmara'nın mavi kucaklayısı içinde

sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.

Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak,

ey bin kocadan artakalan dul kız;

güzelliğindeki tazelik büyüsü henüz besbelli,

sana bakan gözler hala üstüne titriyor.

Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün

iki lacivert gözünle ne kadar canayakın görünüyorsun!

Canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi;

içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden.

Sanki bir hain el, daha sen şehir olarak kuruluyorken,

lanetin zehirli suyunu yapına katmış gibi!

Zerrelerinde hep riyakarlığın pislikleri dalgalanır,

İçerinde temiz bir zerre asla bulamazsın.

Hep riyanın çirkefi; hasedin, kargüdmenin çirkeflikleri;

Yalnız işte bu... Ve sanki hep bunlarla yükselinecek.

Milyonla barındırdığın insan kılıklarından

Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?

Örtün, evet ey felaket sahnesi... Örtün artık ey şehir;

örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi!

Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;

Kaatil kuleler, kal'ali ve zindanlı saraylar.

Ey hatıraların kurşun kaplı kümbetlerini andıran, camiler;

ey bağlanmış birer dev gibi duran mağrur sütunlar ki,

geçmişleri geleceklere anlatmıya memurdur;

ey dişleri düşmüş, sırıtan sur kafilesi.

Ey kubbeler, ey şanlı dilek evleri;

ey doğruluğun sözlerini taşıyan minareler.

Ey basık tavanlı medreseler, mahkemecikler;

ey servilerin kara gölgelerinde birer yer

edinen nice bin sabırlı dilenci güruhu;

"Geçmişlere Rahmet!" diye yazılı kabir taşları.

Ey türbeler, ey herbiri velvele koparan bir hatıra

canlandırdığı halde sessiz ve sadâsız yatan dedeler!

Ey tozla çamurun çarpıştığı eski sokaklar;

ey her açılan gediği bir vak'a sayıklıyan

viraneler, ey azılıların uykuya girdikleri yer.

Ey kapkara damlariyle ayağa kalkmış birer matemi

sembole eden harap ve sessiz evler;

ey herbiri bir leyleğe yahut bir çaylağa yuva olan

kederli ocaklar ki, bütün acılıklariyle somutmuş,

ve yıllardır tütmek ne... çoktan unutulmuş!

Ey midelerin zorlaması zehirinden ötürü

her aşalığı yiyip yutan köhne ağızlar!

Ey tabi'atin gürlükleri ve nimetleriyle dolu

bir hayata sahip iken, aç, işsiz ve verimsiz kalıp

her nameti, bütün gürlükleri, hep kurtuluş sebeplerini

gökten dilenen tevekkül zilleti ki.. sahtadir!

Ey köpek havlamaları, ey konuşma şerefiyle yükselmiş

olan insanda şu nankörlüğe lanet yağdıran feryat!

Ey faydasız ağlayışlar, ey zehirli gülüşler;

ey eksinlik ve kaderin açık ifadesi, nefretli bakışlar!

Ey ancak masalların tanıdığı bir hâtıra: Namus;

ey adamı ikbal kıblesine götüren yol: Ayak öpme yolu.

Ey silahlı korku ki, öksüz ve dulların ağzındaki

her talih şikayeti yapageldiğin yıkımlardan ötürüdür!

Ey bir adamı korumak ve hürriyete kavuşturmak için

yalnız teneffüs hakkı veren kanun masalı!

Ey tutulmıyan vaitler, ey sonsuz muhakkak yalan,

ey mahkemelerden biteviye kovulan 'hak'!

Ey en şiddetli kuşkularla duygusu körleşerek

vicdanlara uzatılan gizli kulaklar;

ey işitilmek korkusuyle kilitlenmiş ağızlar.

Ey nefret edilen, hakîr görülen milli gayret!

Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasi mahkum;

ey fazilet ve nezaketin payı, ey çoktan unutulan bu çehre!

Ey korku ağırlığından iki büklüm gemeye alışmış

zengin - fakir herkes, meşhur koca bir millet!

Ey eğilmiş esir baş, ki ak-pak, fakat iğrenç;

ey taze kadın, ey onu takibe koşan genç!

Ey hicran üzgünü ana, ey küskün karı-koca;

ey kimsesiz; avare çocuklar... Hele sizler,

hele sizler...

Örtün, evet, ey felaket sahnesi... Örtün artık ey şehir;

Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi!

Tevfik Fikret

 
 
 

תגובות


Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Recent Posts
Archive
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page